27 Ağustos 2011 Cumartesi

Büyümek :)

Bu kadar çabuk büyüyebileceğimi düşünmezdim doğrusu. Zevklerimin bu derece değişebileceğini, eski kararlarımı çöpe atıp çok farklı kararlar verebileceğimi, bambaşka bir insan olabileceğimi tahmin etmezdim. Fakat şimdi kendime baktığımda eski 'ben'i göremiyorum. Uçup gitmiş sanki. Kelli felli bir genç kız olmuşum hatta spor ayakkabılarımı tek tercih olarak bulundurmaktan vazgeçip yanına yeni bir çeşit ekleme hazırlığına girmişim. Eskiden almayı düşünmeyeceğim şeyleri görünce, kendimden geçer olmuşum. Şaşırtıcı. Abla olmuşum baya baya. Sevgili Ahmet Hocam diye diye sonunda beni abla yaptı galiba. 'Erva Apla' deyişi boşuna çınlamıyor olsa gerek kulaklarımda. :) Ama abla oldum diye çocuksu yanım da ölmüş değil. Dudaklarımın kenarında hala biraz nutella bulaşığı, ellerimde hala yara izleri var. Dizlerimdeki yaralar henüz iyileşmedi. Yanına kalp/dost yaralarım eklense de hala çocuk o bir yanım. Abla tarafım ağır bassa da o hiç yitmeyecek merak etmesin sevdiklerim. Yine de galiba değişmeye devam edeceğim. :) Öyle mi? Yardım edin büyüklerim! :)

26 Ağustos 2011 Cuma

Muhakkak Okunmalı! 1

http://www.nt.com.tr/esatis/resim_kirp.php?catid1=2&maxw=400&maxh=400&filename=9786056076510_1.jpg
  

Nureddin Yıldız hocanın kaleminden Müslüman'ın hayatı nasıl olmalı ve Müslüman'ın hayatında evin yeri nedir, ne olmalıdır sorularına cevap teşkil eden harika bir eser. Mutlaka okunmalı, mutlaka, mutlaka, mutlaka!

Evimize meşguliyeti vahiy yani Allah Kelamı olan bir ilim adamının gelmesi beni birçok şeyden daha fazla mutlu etti. Onlara sofra hazırlamaktan ayrı bir zevk aldım. Birazdan camiye geçilecek teravih kıldıracak hocamız ve ardından sohbet edecek. Nizip şenlenecek. Teşekkürler Prof.Dr. Ali Akpınar hocam.

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Gündeme Dair

Az önce Twitter'da dolanırken Gündem maddelerine kaydı gözüm. 


Hala inanılır gibi değil veya bunlar çok klasik diyorsanız diyecek bir sözüm yok fakat yine de demem odur ki: Ey halkım! Uyanalım! Gazze'ye duyarsız kalmayalım! Komşusu aç iken yatan dahi "bizden değilsin" ikazını alıyorsa Hz. Peygamber'den kardeşlerimiz bir bir şehit düşerken hala futbol peşinde olmanın mantığını ve vebalini bir daha düşünelim.


Fotoğraflar Gazze'den ve bu geceye ait. Tamamı için bağlantıya tıklayabilirsiniz. Rabbimiz onlara yardım et ve bizi senin düşmanlarına karşı muzaffer kıl!(amin) Sabahınız hayrolsun!

...Hayat Üstüne...

Hayat su gibi akıp gidiyor diyenlere şaşıyorum... Ben hayatı hiç su gibi görmedim. Su ki berraktir arındırır değdiği dağı taşı gönülleri. Su ki huzura erdirir zihinleri. Oysa hayat öyle değil. Tüm karmaşası, giriftliği, sıkıntısı, derdi tasasıyla önüne geleni yakıp yıkıp giderek ilerliyor. Barışçıl değil politikası. Tüm umutların, ümitlerin, yaşamın,sevginin,kardeşliğin,dostluğun... Velhasıl her güzel şeyin kanına giriyor. Kavgada çekilen silahlar kadar korkunç, çetin tepelerde esen rüzgarlar kadar hoyrat ve bataklıklar içinde bir leş kadar çirkin... Korkuyorum hayattan ve yaşamak yıpratıyor insanı... Sonumun çirkin bir leş olmasından korkuyorum... Beni bana bırakma rabbim...

23 Ağustos 2011 Salı

Sevgili Cahit Amca,
Çok klişe bir giriş oldu değil mi Cahit Amca? Senin gibi bir güzel adama daha güzel bir selamlama bulmalıydım. Davalı desem?.. Dava adamı demek herşey demek çünkü. Davalı adam içinde sevgiyi de, saygıyı da, edebi de, ahlakı da barındırır. Öyleyse şimdi yeniden:
Davalı Cahit Amca;
Az önce bir internet sitesinde _www.dünyabizim.com_ sana dair haberler okuyordum. Birden içimden sana yazmak geldi. Çünkü sana dair içimde yaralar var... Geçenlerde senin anına düzenlenen bir etkinliğe katılacaktım. (Türkiye'nin dört bir yanından 1000'e yakın genç senin vefat tarihin olan her ayın 7sinde buluşup seni okuyorlar, anıyorlar, fatihalar uçuruyorlar ardından ve biliyoruz ki sen bu fatihaları duyuyorsun.) Okul çıkışında hazırlığımı yaparken arkadaşlarım nereye gittiğimi sordular. Onlara seni anmaya gittiğimi söyledim. Tanıyamadılar, bilemediler seni... Çok üzüldüm. Bazı hocalarıma, başka arkadaşlarıma sordum onlar da bilemedi seni. Nasıl acıdı içim, nasıl kanadı bilemezsin... Sen dava uğrunda ellerinin yanmasına aldırmadan yürek yangınıyla tutuşturduğu meşaleyi biz ardından aydınlıkla yürüyüp gelelim diye taşıyan bir adamsın. Senin yüreğin iman taşır, şiir taşır, aşk taşır. Sen "artık herşeyi bir fasl-ı hazana öylece bırakıp yanan" adamsın asrın yangınında. Sen haketmedin bunu. Biz siz 7 güzel adamın ayağının tozu bile olacak kadar çalışmazken, yakışmıyor seni bilmemek... Sana bir fatiha okumaktan acizsek biz, niçin dedik adımıza imam hatipli diye? Erdem Bayazıt'ı, Akif İnan'ı, Sezai Karakoç'u tanımıyorsak seni bilmiyorsak, Yedi Güzel Adam'ı kaale almıyorsak yazık bize değil mi Cahit Amca?.. Seninle aynı zamanda yaşamak isterdim Cahit Amca. Davayı sırtlanacak cesur yürekleri tanımak, bilmek, aynı havayı solumak isterdim. Kısmet değilmiş. Nasibime sizden sonrası düştü... Edebiyatın vasıfsızlara oyuncak olduğu, vasıflı adamların bile bile bastırılmaya çalışıldığı, düzgün cümle kurmanın dahi adının edebiyat parçalamak olduğu, gırgır şamatanın olmadığı herşeyin ciddi bulunup alaya alındığı bir zaman yani... Sözü nereye bağlamalı şimdi bilmiyorum. Hasılı kelam ben özlüyorum sizi ve yaşamak size dair uzayıp giden bir özleme dönüşüyor... Çünkü sen ve dostların kuş olup gittiniz bir trene binip...

Davanın işaret levhalarinda yol bulmak için emekleyen manevi yeğenin: Erva